“Öğretmen kutsaldır ana gibi.. Öğretmen kutsaldır baba gibi…”
Duayen bir sanatçı olan Ali Rıza Binboğa‘nın o güzel Öğretmen şarkısının bu dizi için uyarlanabileceği kimin aklına geldi acaba.. Hepinizin bildiği gibi sene başında başlayıp ancak Covid vakasıyla çekimleri durdurulmuş olan Öğretmen dizisi geçen hafta 5.bölümüyle yeniden başladı.
Konu olarak bir Japon dizisi olan “Mr Hiiragi’s Homeroom” dizisinin uyarlaması olan Öğretmen dizisinde; sessiz bir duruşu olan ancak idealist ve kararlı bir öğretmenin birçok sebepten dolayı ders verdiği sınıflardan bir tanesini rehin alarak, okul dışı olan bütün irtibatı kesmesiyle öğrencilerini sınıf içinde tutsak etmiştir ve onların herhangi bir kaçış imkanını zaman içinde kurduğu planlarla engel olmuştur.
Okulun ve rehin aldığı sınıfın birçok yerine bombalar yerleştirip kolundaki saatiyle bu bombaları kontrol eden öğretmen Akif Bey‘in amacı başta basit bir konu görünse bile aslında çok derin mevzulara uzanmaktadır. Bu mevzularda ve Akif hocanın yaptığı planlarda da neredeyse son 10 senenin yaygın teknolojisi(Usb, Sd Kart, Akıllı Saat, Dronelar, Video Montajları, Sosyal Medya Tweetleri) büyük rol oynamaktadır.
Bu rehin aldığı sınıftaki Dünya tatlısı bir kız olan ve okulun gururu sayılan sporcu(koşucu) Rüya ölmüştür. Onun ölümü; Akif hocanın sınıfı rehin almasından belli bir zaman önce olmuştur ve Akif hoca bu ölümden dolayı sınıfta birkaç kişiyi sorumlu tutmasıyla beraber, okulun etrafında sürekli karanlık işler çeviren, “Suç Çetesi” diye bilinen bir mafya örgütlenmesini çökertmeye çalışmaktadır. Bu Suç Çetesi olsun, sınıftaki öğrenciler olsun, Rüya’yı kıskanmalarından veya başka türlü sebeplerden sürekli onun ayağına çelme takmışlardır, ona attıkları iftiralar veya çirkin hareketlerden dolayı Rüya inthar etmiştir. Ancak her şey göründüğü gibi değildir, malum spoilerlı yazılarıma daha aşağıda değineceğim gibi dizinin devamını ben de merak etmekteyim.
Orijinal Japon dizisini pek izledim denemez ancak ilk bölüm neredeyse yerli yapımımızla birebir aynı olup, çocukluk ve aynı zamanda iki farklı okuldan arkadaşım olan İlker Kaleli‘nin oyunculuğunun çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Açıkçası da orijinal diziye göre hem İlker olsun hem öğrenciler dahilinde diğer oyuncular olsun, çok çok daha başarılı buldum. Dizide başka beğendiğim kısım ise animasyon şekilde hazırlanmış, dizi ortalarında beliren ve olaylar üzerine halkın yaptığı sosyal medya tweetleri oldu.
Bu paragrafta biraz kendime de pay çıkartmak üzere(yalan yok valla billa dürüst olacağım hehehhehe) İlker ile olan arkadaşlığıma da değinmek istiyorum. İlker ve kız kardeş Eda ile 1992’lerde aynı mahalleden olan bir ortak arkadaşımızın doğumgününde tanışmıştık ve yakın zamanda gelen yaz tatilinde arkadaşlığımız biraz itişmeli de olsa pekişmişti. O sıralar 6-7 kişilik bir arkadaş takımıydık, saklambaç veya yerden yüksek gibi oyunlar oynar veya da çok sevdiğimiz dut ağacına koşarak tırmanıp orada muhabbet etmeye devam ederdik. İlker’in ve ailesinin mahalleden ayrılmasıyla beraber ufaktan mahalle arkadaş çetesi olarak dağılmalarımız da ufaktan başlar olmuştu. Kendisiyle hem ilkokul(Lütfi Banat) hem de ilkokuldan sonra gittiğim ortaokula(Boğaziçi Lisesi) gelmesiyle beraber de kısa süreliğine de olsa iki farklı okuldan olmak üzere bir nevi okul arkadaşı da sayılmış olduk. Belki kendisi hatırlamaz ama beraber birçok anımız vardır ki bunlardan bir tanesi de taa 1996’da yaptığımız, Free Willy 2‘deki tükrüklü el sıkışmasıdır. (Hemen de lavaboya gidip elimizi yıkamıştık ıyyy diyerek :))) Kendisini sanırım en son 2001 sonlarına doğru okuldan çıkıp Taksim’de yürürken görmüştüm ki o kadar zaman geçmesine rağmen beni hatırlamıştı. Malum aradan gene bir 20 sene geçti artık ünlülüğün verdiği havayla tanımamızlıktan gelir mi yoksa bunun bile onun karakterini bozamadığını gösterir mi belki bir gün görürüm tabii ki. Neyse bu kadar hatıra geyiği kafi malum bu yazıda ancak geçen aylarda oynayarak çektiğim Genesis Sonic The Hedgehog videosunda da bahsettiğim gibi ilk Genesis konsoluyla o oyunu ve birçok popüler ismi onda görmüşümdür ve bu yüzden de o zamana ait retro oyunları görmem/tanımam konusunda da İlker’in çok büyük yeri vardır.
Daha kendisi yeni oyuncu olarak keşfedildiği sıralarda(Kayıp Şehir dizisi sürerken sanırım) hayatının aynı bir Tim Burton filmi gibi olup daha ortaokuldan tut lise sonuna kadar kaç okul değiştirdiğini ve hayatının ne kadar zor geçtiğini üstü kapalı anlatmıştır ki bu konuda gerçekten de çok mütevazi olmuştu çünkü İlker gerçekten de balon gibi şişirilmiş yalanlarla dolu kariyerli oyunculardan biri kesinlikle değildir. Açıkçası diğer oynadığı dizileri hep kısım kısım takip etmişimdir ama yine de bu dizide oyunculuğun esas hakkını verdiğini tam anlamıyla görmüş oldum. Özellikle dizide duygusallaştığı veya dizideki rolünden dolayı fenalık geçirdiği/halsiz kaldığı kısımlar gerçekten de çok başarılı olmuştur.
Dizide komser rolünde olan Serkan Keskin(Leyla ile Mecnun karakterlerinden) bir nevi Akif hocayı enselemeye kafayı takmıştır ancak bunu yaparken de Akif’in kendisinden ister istemez yardımlar da alır. Akif bu yaptığı planda yalnız değildir hem sınıf olsun hem polis teşkilatından olsun yandaşları da vardır.
Spoilerlı kısımlara gelelim..
Akif hocanın birkaç planı olduğu 5 bölümle beraber belli olmuştur. Öncelikle sınıfta Rüya’nın popülaritesinden faydalanmaya çalışıp da onunla arkadaş olan sonra da ne kadar çirkin tavırlı olduğunu gösteren eski kankası olsun, pavyon karılığı yaparak geçinmeye çalışan ve kızının ne halde olduğu hiç umrunda olmayan anne sahibi ve bir yandan da Rüya’nın popüler olmasından nefret eden güzel ama ezik/özgüvensiz kız olsun, gene Rüya denen kızın kendi erkek arkadaşını çaldığını düşünen kız olsun, Rüya’nın kendisiyle çıkmayı reddeden oğlan veya da para için Suç Çetesi(Biraz komik bir isim bariz kendine Suç Çetesi diye çete mi olurmuş belki de Japonca versiyonunda Bir Yakuza koluydu bunlar.) denen örgütlenmeye Rüya’nın hayatını karartmak üzere yardım eden oğlan olsun bir nevi insanların ne kadar egolarına yenik düştüğünü veya para pul için her şeyi yapmaya hazır olup nasıl da kendi karakterlerini ucuza sattığını Akif Hoca bir nevi rehin aldığı sınıfa hatalarını anlatmaya çalışıp onların üzerinde bir otorite sağlamak istemiştir.
Tabii sınıfta da kendi köstebekleri de mevcut olmuştur ki ilk bölümünde bıçaklayıp öldürmüş gibi göründüğü ve sonra da başka yere götürdüğü öğrencinin taa o bölümden kendisiyle beraber çalıştığını anlamıştım. Zaten ölmüş taklidi yapmadan evvelinde herkesin ailesinin okul önüne gelip de “Bakın sizin aileniz geldi benim bir ailem yok.” gibisinden laflar etmesi de ailelerinin kıymetini bilmeleri gerektiğini de göstermiştir. E tabii ki olay yeri asayiş müdürünün sürekli Akif Hocayı yakalamaya çalışan kel komsere muhalif olmaya çalışması ve ağırbaşlılığı da onun bu işin içinde olduğunun göstergesi olmuştur.
Malum 5.bölümün başında Akif hocanın vurulmasıyla dizinin kısa süre içinde biteceği(orijinal dizinin uzunluğuna birebir olarak) belli olmuştur ancak halen bazı olayların açığa çıkmamış olmasıyla beraber gelecek bölümünde okuldan bir öğretmen olarak Suç Çetesi’ne kimin yardım ettiğini de öğreneceğiz. Geveze olan bıyıklı laubali öğretmene herkes inanılmaz gıcık oldu ama o temiz çıkacak gibi görünüyor bakalım eğer düşündüğüm gibi olmazsa bu yazımı da ona göre ilerde editlerim. 3 gün sonra yeni bölüm geliyor heyecanla beklemekteyiz.
Öğretmen Dizisinin Ana Müziği
Ali Rıza Binboğa’nın yani orijinal versiyonu