Site icon Game Man

Tamamlanmış Diziler Serisi Bölüm 1: Dexter

1684235

Bazen pederle seri katiller hakkında muhabbet ederken “Neden seri katiller sadece Amerika’da ama başka ülkede yoktur veya da çok çok nadir olsa bile hemen yakalanırlar?” soru işaretli coğrafi konuyu konuşuruz. Bunun sebebi Amerika’daki yaşamın seri katil yaratmaya çok elverişli olmasından mı yoksa oradaki seri katillerin çok zeki ve diğer ülkelerdeki katillere göre çok daha psikopat olmasından dolayı mıdır şeklinde ürettiğimiz tahminlerin hem doğru hem de doğru olmadığına en sonunda karar verdik.

Evet Amerika ortamı genel anlamda insanı vahşileştiriyor, manyaklaştırıyor. Sonuçta sayısız eyaletten oluşan bir ülkeden bahsediyoruz. Kapitalizmin en globalleşmiş olduğu ülkenin yer altı dünyasının belki yarısını bile tahmin edemeyiz. Çok fazla eyaletten bahsetmiştim değil mi? İşte sorumuzun cevabı bu.. Amerika’nın çoklu nüfuslarında bu sayısız eyaletlerindeki ormanlarında/çöllerinde/göllerinde/okyanuslarında “ipucu” yok etmek çok kolay olsa gerek ki birini öldürüp ortadan yok etmek; seri katiller için en azından birden çok insan öldürmüş olanlar için herhalde çocuk oyuncağı olsa gerek diye düşündük. Zaten ki genelde birinin ihbarıyla veya çok kesin/net bırakılmış bir izle veya da çok acemice bir davranıştan dolayı seri katillerin genellikle yakalandığını muhakkak okumuş veya duymuşsunuzdur.

Jack The Ripper, Aileen Wuornos, Richard Ramirez, Harold Shipman, Gacy, Zodiac Killer, Otaku Killer, Ted Bundy ve Dahmer herhalde en bilindikleridir.

Ancak..

8 sezon sürmüş ve yakında 9.sezonu gelecek olan; her sezonunun birbiriyle tıkır tıkır bağlantılı olan reyting rekorlu dizi Dexter hakkındaki bu inceleme yazımda özellikle Dahmer sendromunun kaynağı olan seri katil Jeffrey Dahmer‘den kısım kısım bahsedeceğimi şimdiden dile getiriyorum.

Dexter’ın uyarlanmış olduğu kitabı okumadım ancak o kitabın daha bilimkurgu temalı olduğunu ve hatta uzaylılarla da bağlantılı bir takım durumlar olduğunu duymuşumdur. Açıkçası bunu öğrenince; dizide hiç uzaylı muzaylı karıştırmadan gayet realist bir seri yapmalarından gayet mutluluk duymuşumdur.

Dizide bir dikkat edilmesi gereken nokta ise dizide kullanılan kameranın sinema kamerası değil bildiğiniz standard bir Canon kamera olmasıdır. Dünyada sadece birkaç dizide bu kamera kullanılmış olmasıyla beraber bu dizilerden bir tanesi de Behzat Ç olduğunu hatırlatmak gerekir. 8 sezon boyunca ana çizgisini bozmadan dizinin sonu açık bir şekilde yani “open ended” olarak sona ermiştir. Tatmin edici bir final olmadığından dolayı yapımcının 9.sezon ile dizinin sonunu 10 bölümlük bir sezon ile sona erdireceği açıklanmıştır.

Şovumuzun Tekel Introsu

Her bölümün başındaki intro son bölüme kadar aynı olup, Dexter’ın uyanıp portakal suyu eşliğinde yumurtasını pastırmasını yiyip, koluna konan sineği kanlar akıtarak öldürüp(bir nevi sembolik gönderme) mutlu mesut evinden çıkıp işe giderek yüzündeki ifadeden de “Bakalım bugün kimi öldüreceğim?” diye düşündüğü izleyici tarafından düşünülür. 🙂

Kahramanımız daha doğrusu anti kahramanımız Dexter Morgan(Michael C. Hall), kız kardeşi Debra ile Miami Polis Departmanında çalışmaktadırlar. Oldukça ezik olan bu kız kardeşi polisken, Dexter abimiz laboratuarda çalışan bir analisttir ve departmanın popüler/sevilen bir elemanıdır. İki kankası ayrıca bir tanesi favori karakterim olan Angel Batista ve Masuka ile barlarda piizlenerek genelde vakit geçiren Dexter hiç öyle görüldüğü gibi biri değildir. Gündüz bir analist, geceleri de aynı bir vigilante kılığına bürünüp Punishercılık oynamayı çok sevmektedir. Hiçbir şekilde sicili temiz olmayan insanların boynuna iğneyi dayayıp, aynı seri katil Dahmer’in yaptığı gibi bayıltıp bayıltıp ondan sonra ayin düzenlercesine kurbanlarının suçlarını itiraf ettirip ardından da onları kesip kesip okyanusun ortasına atan kahramanımız; asayişi sağladığı vakit evine hiçbir şey olmamış gibi geri döner. The Bay Harbor Butcher(Körfez Limanı Kasabı) lakabıyla seri katil olarak bilinen Dexter kişilik bunalımı da yaşamaktadır yani bol kişilikli olarak paranoyak şizofrenisi vardır.

Diziyi bilip de bu yazıyı okumakta olan bazılarınız belki Debra için ezik dediğime kızmış olabilirler ancak herhalde 8 sezon boyunca muazzam bir eziklik/özgüvensizlik gösterisi yapan kompleksli ve dizinin en itici karakteri kesinlikle Debra’dır. Bir yandan Dexter’a evlenmesi için kadın arayan bu kızımızın cinsel hayatında epey problemleri olup neredeyse her sezon erkek değiştirip en sonunda Dexter’ı bile hayal edecek kadar ensest bir hale gelmektedir.

Dizinin sezonlarına değinmeden önce söylemem gerekir ki Dexter isimli bu seri katilimiz bir çeşit “projedir.” Evet öyle bir derin devlet projesi falan değil gayet ortada olan belli başlı kişilerin bildiği bir projedir. Peki bir insan nasıl proje oluyor? Bunu dizinin ilerleyen sezonları ile öğreniyoruz ancak 8.sezonda tastamamıyla öğrenmiş oluyoruz.

Neyse biz ilk sezonumuzdan başlayalım.. Dizinin ana konularından biri olan Ice Truck Killer hadisesi.. ve onun boyalı tırnaklı infinity gauntlet misali eli..

Dexter gibi adam öldüren onun rakibi niteliğinde biri olan bu lakapta bir seri katil vardır ve Dexter onu tanımak için can atmaktadır. Ancak kimdir bu adam ve neden Dexter gibi bir sosyopat aynı zamanda da psikopattır? Bu soruların cevabını ilk sezonun sonunda öğrenmekte olup, her sezonun ana düşmanı her ne kadar sürekli başka biri olsa bile genel olarak bütün durumlar ilk sezonun düşmanına bağlanmaktadır. Ayrıca zaten sürekli üvey babası sandığı gerçek babasını süper egosu niteliğinde hayalini gören Dexter için Ice Truck killer bir çeşit alter egosu olarak da geçer.

Sezon düşmanlarını da bizzat şimdiden sayayım aslında.

1.sezonda Ice Truck Killer olmak üzere;

2.sezonda Dexter’ın başına musallat bir müptezel manyak kadın olan Lila, 3.sezonda Dexter gibi bir çeşit vigilante olan başsavcı, 4.sezonda karmakarışık bir yaşamı olan ve Trinity takma adlı bir seri katil, 5.sezonda kadınları öldürmekten zevk alan bir oğlan çetesinin federal lideri, 6.sezonda tanrıcılıkla ve insanlığın kıyametiyle kafayı bozmuş bir ruh hastası sanat öğrencisi, 7.sezonda Ukraynalı bir gay mafya babası ve 8.sezonda da Dexter’ı eğiten psikoloğun psikopat oğlu kendi sezonuna göre bir nevi baş kötüyü oynamaktadır.

Her sezon boyunca da ezik Debra kızımız sevgili değiştirmekte olup(genellikle o sıradaki manitasını ekerek ayrılarak) en sonunda Dexter abimize hallenecek duruma bile gelmektedir ki Debra; Dexter’ın üvey kardeşi olmak üzere ikisi de aynı babadandırlar. Debra sürekli Dexter’ı Rita isimli olgun, iki veletli bir hatunla evlendirtme derdinde olup, Dexter hem Rita hem Debra tarafından sürekli bir psikolojik yardım alma üzerine baskı altında tutulmaktadır ancak herhangi bir yaptırım etkileri olmamasıyla beraber durumu sadece biraz daha kötü duruma soktukları hem 2.sezon hem de 7.sezonda çok rahat görülebilmektedir.

Quinn ve Angel

Dizide bir diğer gıcık olduğum elemanlardan biri de Quinn denen züppe bir nevi douchebag niteliğinde olan polis bozuntusudur. Dexter’ı pek çekememesiyle beraber Angel’ın tatlı kardeşiyle flörtleşip daha sonra onu ezik Debra ile aldatmaktadır. O kızcağızın da yediği ikinci boynuz olması epey sinirimi bozmuştur.

Rita’nın eski kocası Paul.. Aynı zamanda Supernatural dizisindeki Şeytan ve Lost’taki Tanrı olan oyuncu Mark Pellegrino.

Kurbanlarının kanlarını lam ve lamel arasında saklayan Dexter’ın bir çeşit Pandora’nın kutusu niteliğinde tahta kutusu da vardır ama Dexter bazı sebeplerden bu kutuya sahip çıkamaz ve arada bir imha etmek zorunda da kalır.

Dexter evlenir çoluk çocuğa karışır 3.sezon sonunda ancak kaderini değiştiremez ve 8.sezonun sonunda inzivaya çekilmiş olduğunu görürüz ki 9.sezonun ana konusu büyük ihtimalle dedesiyle aynı adı taşımakta olan oğlu Harrison ile ilgili olacaktır.

Evet spoilersız yeteri kadar yazmaya çalıştım artık diziyi komple izlemişler için yazıma sezon sezon analiz etmek üzere devam etmek istiyorum.

1.sezonun sonlarında doktorun Ice Truck Killer olduğunu, Dexter’ın yanlış bir seri katille konuşmasıyla çoğu kişi muhakkak anlamıştır. İkisinin kardeş olduklarını ancak yine de babalarının farklı kişi olduklarını, Harrison amcamızın Dexter’ı evlat edinmesinden anlayabiliyoruz. Annelerinin gözlerinin önünde öldürülmesiyle sosyopatlaşan bu iki kardeşin kaderini, aynı şekilde Dexter’ın ve Rita’nın bebeleri de paylaşmakta olup, 4.sezon sonunda dedesiyle aynı ismi taşıyan Harrison isimli bebenin gözleri önünde, Rita’nın Trinity denen psikopat katil tarafından küvette boğularak öldürülmesinden sonra, Harrison’ın büyüyüp yuvaya başladığı vakit diğer çocuklara acımasız hareketler gösterdiği diğer annelerin dedikodularıyla bu yaşadığı travmadan etkilendiği anlaşılmaktadır.

Neyse diğer sezonlardaki bazı detaylara değinerek devam edelim.

2.sezondaki müptezel kaltak olan Lila’nın Paris’e kaçışı ve Dexter’ın onu orada bulup öldürmesi bana inanılmaz saçma gelmiştir ki Amerika’da kırmızı bültenle aranan biri nasıl oluyor da yurtdışına kaçabiliyor ve Dexter onu orada bulup rahatlıkla öldürebiliyor herhangi bir anlam verememişimdir. Ayrıca Dexter’ın kankası olan Angel’a da her ne kadar çok boktan biri olsa bile adamın eski manitasıyla takılmasını yakıştıramamıştım zaten o da belasını tecavüze uğradım iftirasıyla bulmakta oluyordur ancak tabii bir polisin kuyruğuna basmasıyla da kendi başına binbir bela açar bu pislik ve tabii Dexter tarafından cezasını bulur.

6.sezondaki şizofren Travis’i pek bilinmeyen ve biraz başarısız Kolobos filmindeki ruh hastası ressam kıza benzetmişimdir. Bir nevi Fight Club niteliğinde aslında başkası herşeyi planlıyomuş gibi görünse de herşeyi kendisinin yaptığı/yarattığı ortaya çıkan bu Travis şizofrenine Dexter bu ceza ayinini yaparken Debra tarafından çok pis yakalanmaktadır ve her ne kadar Debra; Dexter’ı kendince iyileştirmeye çalışsa da bu ezik kızımız egosuna yenik düşüp Dexter’dan birilerini öldürmesini bile daha sonraları ister.

Debra gerçekten de ezikliğinden ödün vermemesiyle beraber 2.sezondaki fitness salonunda tanıştığı elemana çok ayıp ediyodu bir de Allahın manyağı adamın yazdığı hikayede “ice” kelimesi geçiyo diye kendi hakkında kitap yazıp kendinden pay çıkarmaya çalıştığını sanıyodu gerçekten de nasıl bir kompleksti o ya… Ben başta herhalde adam erotik roman falan yazıyodu diye düşündüm meğer çocuk kitabı yazıyomuş. Adamı da yok yere terk ediyodu. 3.sezondaki eleman da ona süper ayar veriyodu yazdığı şarkıyla gerizekalı puta kelimesinin orospu olduğunu bile anlamıyordu. 🙂

Dexter neredeyse her bölüm boyunca bir figüran sapığı, katili, mülteci tüccarını Nuri Alço misali bayıltıp bayıltıp öldürse bile, öldürdüğü kimsenin tam olarak bilgilerini öğrenmeden öldürmek istemez ve zaten bu yüzden de Trinity denen aile babası olan tuhaf/karmaşık seri katilin hayatını tam olarak öldürmek istemediğinden, bu durum ona çok pahalıya mal olmaktadır. Ayrıca hiç unutmam bir bölümde tamamen suçsuz bir fotoğrafçıyı öldürmekte olup bir nevi bu ilk başarısızlığı da olmaktadır. Dexter kendisine benzeyen insanlarla da tanışır ve zaten bunlardan biri 3.sezondaki başsavcıdır ancak Dexter için bir seri katilin asla partner edinemeyeceğini bildiğinden kısa sürede o başsavcıyla ters düşer. 7.sezonda kendi ruh ikizi olan Hannah’yı bulan Dexter daha evvelinde 5.sezonda da kadınları öldüren bir çetenin elinden kurtardığı bir kadına aşık olur ancak o kadın Dexter’ın kaderini değiştiremeyeceğini bildiğinden kendi yolunda devam eder. Ayrıca Rita’nın ergen çocukları da hem anneleri hem de babalarının ölümlerine sebep olan Dexter yüzünden öksüz kalmaktadırlar.

8.sezonda artık Dexter kendisini eğiten yani “bir proje” olarak geliştiren psikologla tanışır. Gerçek hayattaki seri katil Dahmer’in hayvanları öldürüp onların kafalarını sopalara geçirme durumunu aynı şekilde Harrison amcamız Dexter’da görünce onun bu öldürme isteğini yok edemeyeceğini bildiğinden bu konuda Dexter’ı eğitmesini istediği bu psikolog kadın, Dexter’ın içindeki öldürme isteğini şekillendirerek, sadece suçluları öldürmek üzere Dexter’ı bir nevi programlar. Kanımca Miami Polis Departmanının müdürü olan elemanın da Dexter’ın bir çeşit proje olduğunu bildiğinden, her ne kadar cinayetlerine şahit olmasa bile Dexter’ın alengirli olan tavırlarını Maria LaGuerta isimli kübalı seksi polis şefinin Dexter hakkındaki şüphelerini görmemezlikten gelmektedir. 8.sezonu bir nevi Power Rangers’a benzetmişimdir çünkü Dexter gibi olan 2 kişi dahilinde, psikoloğun oğlu da aynı hareketlerde davranmakta olup ona karşı mücadele verirler.

Diziyi çok dikkatli izleyenler bile Dexter’ın finalde ölmediğini ve Oregon taraflarında(yanlış hatırlamıyosam) yeni bir hayat kurarak işçi olarak çalıştığını fark etmemiştir. Yani dizi hem devam edebilir hem de etmeyebilir şeklinde bitmiştir.

Bakalım Dexter’ın küçük oğluna artık ruh ikizi olan Hannah ;annelik etmekte olup, küçük Harrison’ın kaderini belki 9.sezonda göreceğiz ve belki de onunla ilgili bir durumdan Dexter abimizi eski mesaisine döndürecek bir sebep olur gibi?

Exit mobile version