Netflix‘in 2.Türkçe dizisi olan Atiye, İngilizce ismiyle The Gift olmak üzere geçen Aralık’ta 8 bölüm olmak üzere yayınlanmıştı ve bilumum sitelerde çok olumlu değerlendirildiğini fark edip ailecek izlemeye koyulduk. Uzun süredir piyasada olmayan Beren Saat gibi birine kesinlikle iyi bir oyuncu gözüyle bakmamakla beraber, Aşk-ı Memnu ve Fatmagül’ün Suçu Ne dizisindeki yapmacık rollerini hatırlamamla, o dizide Fatmagül’ün avukatı rolünde olan Civan Canova‘nın bu dizide Atiye‘nin babası rolünde olmasına epey gülmüştüm.

Malum onun oyunculuğunu hem Fatmagül dizisinde hem bu dizide çok daha beğenmişimdir ve oturaklı bulmuşumdur. Tek fark olarak o dizide bıyıksız bunda bıyıklı olmasıyla beraber bu dizide de aynı şekilde babacan bir baba figürü sergilemektedir. (Ne dedim ben şimdi)

Bu kadar geyik yeter.

Dizinin diğer tipik Türk dizilerinden ayıran tarafı, klişe Anadolu kasabası/şehirlerinde başlayıp da sonra her şeyin İstanbul’da birleştiği daha doğrusu her karakterin İstanbul’da buluştuğu dizi değil de İstanbul’dan başlayıp Anadolu kesimlerinde Göbeklitepe ve Nemrut dağı‘ndaki mitolojik öğeler doğrultusunda olayların gelişen bir dizi olmasıdır. Urfa’ya bağlı olan Göbeklitepe‘deki antik tapınakta olan arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkan, Atiye hanım kızımızın ve ailesinin bilinmeyen geçmişiyle beraber yakışıklı arkeolog aynı zamanda bir üniversitede öğretim görevlisi olan Erhan‘ın(Genç kızların yeni rüyası Mehmet Günsür) da trajik geçmişini öğrenmeye başlarız.

Genç kızların yeni rüyası olan esas oğlan 🙂

Atiye isimli kızcağız ressamdır ve post modern bir kavramda sürekli düşlerinde gördüğü sembolü(aynı zamanda dizinin logosu olan) farklı farklı stillerde tuvallere resmetmektedir. Başarılı bir ressam olan Atiye ayrıca hafif züppe bir elemanla da nişanlıdır hatta ilk bölümün başı erkek izleyicilerin çok hoşuna gidecek bir şekilde başladığını da belirtmek gerekmektedir. 🙂

Dizinin başka güzel yanı da her ne kadar klişe olaylar olsa bile izleyicinin beklemediği şekilde de ufak tefek olayların gelişmesidir, buna da İngilizce olarak plot twist denebilir. Dizide çekimleri/konuyu ne kadar kaliteli bulduysam da başrol oyunculukları ve diksiyonları çok vasat bulmuş olup hatta tek rolünün hakkını verebilmiş olanları, Atiye‘nin babası, şaman inançlı anneannesi Zühre(Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisinden bildiğimiz cici babaanne Meral Çetinkaya) ve dizinin baş kötüsü olan Serdar(Tim Seyfi), Atiye’nin nişanlısının bir nevi Ercüment Çözer görünümünde, Göbeklitepe’nin sırlarının tamamen menfaat amaçlı peşinde olan babası olarak bulmuşumdur.

Bu anneannenin ve Atiye’nin annesinin geçmişini anlatan kısımlar çok daha heyecan vericiydi açıkçası. 8 bölümlük bir seri olup, her film sitesinde çok olumlu değerlendirilmiş olmasından her ne kadar 8.bölümünün sonu finalmiş gibi görünse de, dizinin 2.sezonunun da geleceği belli olmuştur.

Spoilerlara geçelim artık ben de rahatlıkla içimi dökeyim. 🙂

Öncelikle dizideki sosyetik diyaloglara inanılmaz gıcık oldum denebilir. Evlilik için düğün menüsü konuşulurken, Atiye’nin inanılmaz kötü rol yapan kardeşi sosyetik menüyü sayarken yemeklerden bir tanesini “Hayvar Buğulama” diye söylemesi bizi epey güldürmüştür. Açıkçası Smoked Caviar‘ın(İsli Havyar) çevirisini yapanlar nasıl olsa bizim millet anlamaz bilmez diye kafadan sallamışlar.

Saçma bulduğum kısımlardan biri de Atiye‘nin akıl hastanesine kapatılırken kadın-erkekli karışık bir koğuşta olan hücreye kapatılması ve görevlilerin bile hep erkek olmasıydı. Atiye‘yi Göbeklitepe‘ye götüren sarışın kürt kızın(malum spoilerları yazdığım için teyzesinin Kapadokya Prensesi diye geçen hayaleti diyelim) Türkçe aksanıyla Kürtçe konuşuyor olması da çok belli oluyordu.

Başta iyi saf gibi görünüp de sonra amerikanvari dizilerdeki gibi ninjamsı bir kız olduğu ortaya çıkan Serap‘ın(Hazal Türesan), dizinin başrol kötüsünün emrinde olması da biraz fazla abartı bir tipleme olmuştur. Başak Köklükaya‘nın canlandırdığı yılan kızla da karıştırdığım da olmuştur.

Dizinin finalini beğendim denebilir en azından paralel evren mantığını seven birisi olarak Atiye’nin evreni değiştirip geçmişteki kötü olayların(Erhan ve kardeşinin ailesinin katledilmesinin hiç yaşanmamış olması) yaşanmamış olup da üvey kardeşine sarılırken bir anda onu hiç tanımayan birine sarıldığının ama bunun aynı kişi olduğunu fark etmesi gerçekten de hoş olmuştu eh malum sarıldığı kişiden ayrıldıktan kısa bir süre sonra dizideki sembolü görmesiyle beraber evreni değiştirdiğini de fark etmektedir Atiye.

Bakalım 2.sezonu gelecek gibi görünüyor, neler olacağını merak etmedim değil.

0 0 oylar
Yazı Puanlaması
Takibe al
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün Yorumları Gör