(Dikkat Spoiler)
Öncelikle bu yapımı canınız sıkıldığı bir anda izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
İzlerken, bir Flash Point Paradox daha mı çekmişler acaba diye düşündüğüm ilginç bir yapım olmuş. Çizimleri ve animasyon tekniği oldukça başarılı. Kim ne derse desin, DC‘nin animasyon işleri, gerçek aktörlerle yapılan filmlerinden kat ve kat daha iyi olduğu aşikar.
Flash’ın henüz yeni Flash olduğu ve Justice League‘in daha kurulmadığı zamanlara dönüyoruz. (bkz: Speed Force’dan bile habersiz)
Günlerden bir gün Barry, Iris ile romantik bir piknik yapmaktadır, Iris, Barry’e hep çok hızlı haraket ettiği ve hiç anın tadını çıkarmadığı konusunda şikayetler etmektedir, mahçup bir şekilde elinde olmadığını söyleyen Barry, tam o sırada şehirden gelen bazı patlama sesleri duyar. Iris’ın onayını alan Barry, Flash olarak şehre vardığında, Superman‘in Brainiac‘la kavga ettiğini görür ve yardıma girişir. Brainiac, Superman’in zayıf noktasını bildiği için ona kriptonitten yapılma bir kurşun atar ve olaylar bu noktada patlak verir. Superman’i kurtarmak için kurşunu yakalamaya çalışan Flash o kadar hızlı koşar ki, fark etmeden zamanda geriye gidip 1940‘lara 2. Dünya Savaşı yıllarına döner ve bir anda kendini Justice Society ile nazilerin savaşı ortasında bulur. Grup üyeleri: Wonder Woman, Hawk Man, Jay Garrick, Hour Man ve Black Canary‘den oluşmaktadır.

Grupla görüşüp anlaşan Flash, Klark Kent’i yani Superman’i kanlı canlı karşısında görünce birden afallar ve Superman’in onu kurtarmak için geldiğini zanneder fakat daha sonra anlar ki, geçmişe değil geleceğin henüz yaşanmadığı farklı bir boyuta geçmiştir, Flash olan biteni idrak etmeye çalışırken olaylar gelişir ve kendilerini Aquaman‘in yanında, Atlantis‘de bulurlar, Aquaman onlara yardım ederek güvenlerini kazanır fakat bilmedikleri şey, Aquaman’in Hitler‘e hizmet eden bir nazi olduğudur.

Burada; Heil Hitler! diye bağırıyor…

Aquaman tarafından yakalanıp hapsedilen grubun şaşkınlıktan adeta dili tutulmuştur. Jay sayesinde speed force’u öğrenen Barry, titreşerek hapisten kurtulmayı başarır ve grubun kalanını da kurtardıktan sonra Atlantis’den kaçmaya hazırlanırlar.

Bir askeri döverek, Aquaman’in sıradaki planını öğrenen Flash, Amerika’nın kıyı kesimlerine bir saldırı gerçekleştireceğini öğrenir ve yüzeye çıkarlar. Fakat aslolan şey Aquaman’in beyni naziler tarafından yıkanmış ve bir kukla olarak yönetiliyor olmasıdır. (Bu noktada aklıma direkt, Kral Theoden geldi 😀)
Karaya ulaşan grubumuz, Aquaman’in yaratıklarıyla çetin bir savaş verir, savaşın sonucunda Hawk Man ve Steve Trevor hayatını kaybeder.

Olan bitene daha fazla dayanamayan Wonder Woman, Aquaman’in üç uçlu mızrağını parçalayarak, etkisinde olduğu büyüden çıkartır, Aquaman; ben ne yaptım böyle diyerek yaveriyle birlikte ortadan kaybolur, tam her şey bitti derken nazi uçakları ufukta belirir ve yeni bir tehtit için hazırlanan grubun imdadına Superman yetişir, tek başına tüm donanmanın içinden geçen Superman günü kurtarmış olur.
Takım ile vedalaşan Flash, tekrardan Jay Garrick’in yardımıyla kendi zamanına döner ve Superman’i kriptonit mermisinden kurtararak Brainiac‘ı alnından vurarak öldürür,(Pek küçüklere göre bir animasyon olmadığı kesin) ona; bir grup kurmaları gerektiğinden bahseder ve böylelikle Justice League‘in temelleri atılır.

İlginç ve alternatif bir yapım olmuş, gelecekte 2. Dünya savaşına doğrudan müdahale eden Justice Society’nin ve Wonder Woman’ın bilinmemesi de kafalarda soru işaretleri bıraksa da DC evrenine hakim ve karakterleri seven kişilere çok hitap edebilecek bir film, ama tabii ki Flash Point Paradox şaheseriyle kıyaslanamaz bile, her ne kadar benzeselerde.

0 0 oylar
Yazı Puanlaması
Takibe al
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün Yorumları Gör