İTÜ de Elektronik Mühendisliği Lisans öğrenimimin 3. Yılında ders programında “Fortran II ile program kodlama” adlı bir ders vardı.

Dersi veren hocaların hiç birisi bu konuda eğitim görmemiş, İnşaat fakültesi yapı statiği kürsüsünde ders veren akademisyenlerdi.

Dersin konusu Fortran II diliyle kodlama idi. Kişisel bilgisayarların henüz bilinmediği yıllardı. Bilgisayar programı ile öncelikle kodlama eğitimi alındı. Tabi işin uygulaması da olmalıydı. Bu ise bugünkü kadar kolay değildi.

İlk önce program akış diyagramı hazırlanır ve çizilir. Kod kağıda yazılır, randevu alınıp bilgi işlem merkezindeki kart delgi bölümüne gidilir, dolaptan bir deste kart alınıp kart delgi makinasına konur, kartların her kolonuna her harf, rakam ve sembol için 1 veya 2 delik açan makinada her kod satırı için bir kart delinir – bu arada her yanlış tuş bir kartın çöpe atılmasına neden olur.

İş bitince başvuru bölümüne kart destesi teslim edilir. Çabuk makinaya okutulması için “dua edilir”.

Bazen ertesi gün, bazen de bir hafta sonra sonuç alınır. Genellikle kodlama hatası olmuş ve bilgisayar sizin işinizi yapmamıştır. Kodlama hatası yoksa mantık hatası olmuştur ve sonuç benzerdir.

Hayal kırıklıkları bir süre sonra sabretmeyi öğretir. Sabretmek istemeyenler bilgisayarı kullananlarla ilişki kurabilir ve işlerinin öne alınmasını sağlarlar bazı hallerde 😊 Uygulamalar bitince içimde dürtüler oluştu. Kendi kafamdaki matematik ve grafik problemleri çözmeliydim.

History of Computer Girls, Part 3: Dorothy!

Kurala uymaksızın kart delgi bölümüne gitmeye başladım. Randevuya gelmeyenlerin zamanını kullanarak kart delmeye, tanıdığım operatörler vasıtasıyla işlerimi kısa zamanda almaya başladım.

Bir gün yakalandım. “Delikanlı sen ne yapıyorsun burada?” Bunu soran Bilgi İşlem Merkezi yöneticilerinden Doç. Dr Nadir Yücel.

Korkuyla ne yaptığımı anlattım. “Kim sana bunu yap dedi?” – “Ben yapıyorum” Güldü. Bence aferin almıştım. Ofisinde bir Fortran kitabı yazdığını ve oradaki örnek programların tasarımı, çözümü gibi işlerde kendisine yardım etmemi istedi.

Müthiş bir şeydi bu. Korkusuzca bilgi işlem merkezine girebilecek, hocaların kullandığı delgi makinalarını kullanabilecektim. Öyle de oldu.

Bilgi teknolojisi geçmişinden bahis olunduğunda akla gelen ilk marka IBM‘dir “International Business Machines” in kısaltmasıdır.  Fotografta IBM’in yıllarca kullandığı “THINK” sloganı göze çarpmakta, altında da kurucu Thomas Watson’un fotoğrafı yer almakta. Asıl çarpıcı görüntü henüz başlamamış II. Dünya savaşının hasımları ABD, Birleşik Krallık, Japonya, Fransa ve Nazi Almanyasının aynı toplantının katılımcıları olduklarıdır. Bayrakları çepçevre asılı durmaktadır.

0 0 oylar
Yazı Puanlaması
Takibe al
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün Yorumları Gör