Küçükken Süper Nintendo’daki X-Men: Mutant Apocalypse oyununu çok severdim ve Apocalypse’i hep Marvel evrenindeki baş kötü olarak görürdüm. Çoğumuz onu 90’lardaki başarılı X-Men çizgifilmi ile veba virüsünü yaymaya çalışıp dünyayı kaos içerisine sokmasıyla tanımıştır. X-men 3’ü izlediğimizde “Niye bir X-Men filminde Apocalypse yok onu koysalar ya böyle gereksiz konseptler yapacaklarına?” demiştim. 2014’te arkadaşlarla beraber Days from the Future Past’e gitmiştik.. Çok güzel filmdi ve film bitince kalkar gibi olduk ama “Abi Marvel bu bişey koyar sonunda..” düşüncesiyle creditsin bitmesini bekledik. Bir çöl sahnesi çıktı “EN SABAH NUR!!! EN SABAH NUR!!!” diye bağırmalarla direk Apocalypse aklıma geldi ve yeni filmin yolda olup bunun Apocalypse ile ilgili olacağını hemen anladım.
2 sene geçti..
Açıkçası filmi hayal kırıklığı olacağını düşünmeme rağmen, çizgiroman hikayesiyle beraber gereksiz bulduğum Civil War filminin üstüne çok iyi geleceğini adım gibi biliyordum ve beklentilerimizin üstünde bir film çıktı. 🙂 Öyle pek spoilera girmeden anlatmaya çalışacağım. 🙂
Bryan Singer gene her zamanki gibi(Superman Returns ve Origins: Wolverine gibi filmleri saymazsak) şahane bir iş çıkarmış. Film, efekt ve animasyon konusunda serinin en başarılısıydı. Hepimizin sevdiği çoğu X-men karakterlerini bir arada görmenin süper bir şey olmasıyla beraber çocukluğumdan beri taptığım Psylocke’u çizgiromandaki kostümüyle görmek çok güzel oldu. Başta genç Xavier, Cyclops, Jean(Phoenix!!!), Beast, Nightcrawler, Magneto, Storm, Angel, Mystique gibi hepimizin bildiği X-Men karakterlerinin ön planda olmasıyla beraber Avengers’dan bildiğimiz Magneto’nun oğlu Quicksilver bu filmin esas kahramanı gibiydi her ne kadar spoiler vermek istemesem de bu filmin en güzel kısımları, American Horror Story ve Kick Ass’deki başrol oyuncularından biri olan Evan Peters’ın canlandırdığı Quicksilver’a aitti. Her filmde olduğu gibi Jubilee nedense geri planda bırakılmıştı ve kıyafet olarak çizgiromandakine en yakın kostümlü olan karakterlerden biri de oydu. Uzakdoğulu bu hatunumuzun biraz hakkının yendiğini düşünmedim değildi.
Film Days from the Future Past’te geçmişe(70’lere) dönülerek değişen olayların etkisiyle beraber film genel olarak 80’li zamanlarda geçmekte ve bu sebeple bazı X-men karakterleri henüz doğmamış olmaktadır ancak böyle detaylar ilk üçleme olan X-Men filmlerindeki detaylarla hiçbir şekilde de uyuşmamaktadır. Yine de çok üstünde durulacak detaylar değildir. Ama bu filmin 80’lerde değil de şu anki zamanda geçmesini ve Ian McKellen ile Patrick Stewart amcalarımızın bu filmde olmasını isterdim.
Filmde, aynı çizgiroman ve çizgifilm serisinde olduğu gibi, eski Mısır uygarlıklarına ve tanrı diye tapındıkları firavunlara epey göndermeler vardır. Zaten Apocalypse bu firavunların niteliğinde olup esas ismi En Sabah Nur, ilk gelen anlamına gelmektedir. Kıyametin dört atlısını da enteresan bir kadro oluşturmaktadır. Açıkçası onları oluşturan kadro, Angel haricinde biraz tuhaftır çünkü tam olarak Savaş, Global Kıtlık, Salgın Hastalık ve Ölümden oluşan atlılarla karakterlerin öyle pek ilgisi yoktur. Gönderme demişken başka film kurgularına da yapılmış güzel göndermeler vardır. 🙂 İlla bir spoiler verme durumunda kalıyorum ama bu kadar güzel filmi anlatmamak elde olmuyor.
Şimdi her filmde olduğu gibi(sanki kanunda yazılı), “Ya peki Wolverine?” diye sorulabilir.. Onu Weapon X yani Logan‘a saklamışlar. Zaten Logan kronolojik olarak bir son sayılsa da Dark Phoenix filmi son yapım olup oldukça başarısız olmuştu. 🙂
Ayrıca filmdeki Stan Lee ve karısının easterı…..