Filmlerle ilgili yorumlarıma başlamadan önce benim için ne ifade ettiklerinden bahsetmek istiyorum. İlk film vizyona girdiği yıl liseye yeni başlamıştım. Hayatımda özel olarak erken kalkmayı sevmeyen biriyimdir ama o dönemdeki hayatımda olan insanın da etkisiyle belki de hayatımda ilk ve son kez sinemanın ilk seansında izlemiştik bu filmi. (X-Men 2000)
İkinci filmle ilgili özel bir anım yok, hatta izlemeyi atlamış bile olabilirim.
Ayrıca kafamda nedense 1. ve 3. filmdeki bazı olayları birleştirmişim. Yıllar sonra yeniden izleyince aydınlanma yaşadım. Yazının ilerleyen bölümlerinde bu konuya değineceğim. 


 Uzun aradan sonra yeniden izleyince farklı duygular hissediyor insan tabi ama gelelim filmlerin eleştirisine..  

İlk olarak yönetmen (yönetmenlerle); ilk iki filmin yönetmeni Bryan Singer iken üçüncü filmde yönetmen koltuğunda gördüğümüz isim Brett Ratner oluyor. Kendi adıma söylemek gerekirse ben film izlerken çok nadir yönetmen ismine bakarım ya da kim oynuyor diye. Hatta çok bilindik yönetmenler dışında pek isim bilmem o yüzden bu yazıyı yazmaya başlamadan önce  3 filmde yönetmen değiştiğini bilmiyordum.  İkisinin de yönetmenliğini yaptığı filmlere bakarak nacizane bir iki yorumda bulunmak istiyorum.

İleriki yıllarda da Bryan Singer‘ı  başka X-men filmlerinin de yönetmeni olarak gördük ve gayet de başarılı sonuçlar almış bu konuda. Dipnot olarak da bence en iyi X-men filmi istinasız   “X-men: The Days of Future Past “ dir. Bunun yanı sıra Brett Ratner bu konuda zayıf kalmış biraz diye düşünüyorum.

Belki de senaryodan dolayı olabilir ama Jean’in Phoenix ‘e dönüşmesi geçişleri çok başarılı bulamadım.  Çektiği filmlere şöyle bir baktığımda komedi alanında özellikle Bitirim İkili serisiyle başarı yakalamış olabilir ama fanstastik filmlere fazla bulaşmasın bence. Ben onun yönettiği “Hercules: The Thracian Wars” filmini de vasat bulmuştum. Diyeceğim o ki iki yönetmenin  farkı oyuncular aynı olsa da, özellikle filmler üstüste izlendiğinde hissedilebiliyor. Yani iki yönetmeni arasında Bryan Singer‘ ı daha çok sevdim. 

Herkesin favorisi olan 90’ların çizgifilmi

Oyuncular dedik, o zaman gelelim filmdeki karakterlere ve oynayan oyunculara. X-men çizgi romanlarını filmlerinden sonra okudum benim bildiğim karakterler Tv de yayınlanan çizgi film serisindendi. (X-Men: The Animated Series (1992)) (bknz. 90’lı yıllarda çocuk olmak). İş böyle olunca filmleri her izleyişimde  oradaki karakterlerle kıyaslama ister istemez yapıyorum. Özellikle filmlerde bir isim bende büyük hayal kırıklığı yarattı: Rogue

Rogue


Hem kendi orjinal hikayesinden oldukça dışarı çıkmışlar, hem de oynayan aktris karaktere hiç mi hiç uymuyor. Filmi yıllar sonra izlediğimde oyuncuyu nereden hatrladığımı hemen keşfettim. True Blood- Sookie(.Anna Paquin-2008) Oynadığı dizi ve filmlere baktığım da başarılı oyuncu olabilir ama karakterle hiç bağdaşmıyor sevenleri kusura bakmasın. Mimikleri (küçük Emrah gibi), aşırı acıtasyonu itici olmuş.

Mystique

Bu arada bu üçlemeyi ve karakterleri diğer filmlerle karşılaştırma yapmadan değerlendiriyorum. Ama küçük bir yorum eklemem gerekirse Mystique karakteri diğer filmlerlerdekinden ziyade çizgi filmle kıyasladığımda kafamda oluşturduğum karaktere uyuyor diyebilirim. Zaten Wolverine (Hugh Jackman) a diyecek hiç bir sözüm yok.

X2′de akademiye yapılan baskında Wolverine

Keşke Wolverine olmayı bırakmasa diye iç geçiriyorum sadece. Yalnız ilk filmde karşılaştıklarında Sabretooth‘un, Wolverine‘i tanımaması da hiç olmamış; çünkü baz hikayelerde kardeş olarak görmeye alışığız bu ikiliyi.  İlk iki filmle ilgili eleştireceğim başka bir şey ise Beast’in kadroda olmaması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı .

Sabretooth ilk filmin başında Wolverine ve Rogue’a saldırır.


Son olarak gelelim filmlerin senaryolar ve birbiriyle olan bağlantlarına. İlk film Jean’in senatoya karşı konuşmasıyla başlıyor. Akabinde mutant gücünden dolayı sevgilisini öptüğünde komaya sokan  Rogue evden kaçar ve Wolverine karşılaşılar. Beraber yolculuk ederlerken Sabretooth ‘un saldırsına uğrarlar ve X-men ekibiyle yolları kesişir.

Wolverine ve Rogue

Hikaye böyle başlıyor. Bu arada Magneto da insanlar mutanta çeviren makina icat etmiştir ve makina onu zayflattığı için de Rogue’a ihtiyacı vardır ancak başta ihtiyaç olunan kişiyi Wolverine zannederiz ki bu da filmin bir plot twistidir. Tüm filmi tabi ki anlatmayacağım. Magneto filmin ilerleyen bölümlerinde Rogue’u kaçırır ve filmin sonunda da Wolverine; Rogue‘u makinadan ayırarak tüm insanlığı ve Rogue’un hayatını kurtarır. Bu kadar detay vermemin sebebine gelirsek; benim yazıya başlarken bahsettiğim bir noktadan bahsetmek istiyorum. Burada Rogue; Wolverine dokunup iyileştirme gücünü çalarak kendini iyileştirir böylece kurtulur.

X1 Finalinden

Ben kafamda o sahneyle Last Stand‘in son sahnesinde Jean (Phoenix) e karşı yürüdüğü sahneyi birleştirmişim. Yani  benim kafamda oluşan sahne Jean’i öldüren sanki nedense Rogue gibi kalmış. Yani yanına yaklaşmak için bir yandan Wolverine ‘e dokunuyor sonra da Jean‘e dokunuyor gibi bir sahne.

X3 finalinden


Üç film hikayeleri birbirine paralel gidiyor ve sanki Future Past önce çekilmiş gibi baştan göndermeler mevcut o çok hoşuma gitti. Birinci filmde aslında birçok X-Men‘i görsek de 6 karakter haricinde Ice Man, Pyro, Jubilee ve Shadowcat diye geçen Kitty Pride hep figüran karakter olarak arka planda yer alıyor.

X3′ten Kitty Pride

Filmin sonunda Prof. Xavier ‘ın Wolverine ‘i geçmişini hatırlamasına yardımcı olması için  Alkali tesislerine göndermesi diğer filmin başlangıç niteliği taşıyor.  (Wolverine‘in hikayesini biliyor olmak burada önemli rol taşıyor) Üç filmde de kilit nokta Alkali. İkinci filmin sonunda tesisler üzerindeki baraj yıkıldığından göle dönüşüyor zaten.

X2‘de Deathstrike‘ın kullandığı bilgisayarda
Gambit‘in(Remy Lebeau) gerçek ismi dahilinde Quicksilver olan Peter Maximoff, Moonstar ve Ajan Mctaggart gibi isimler vardır.

Mesela 2. film (X2) ile ilgili negatif söylemlerde de bulunanlar var aşk üçgeninden başka birşey değil diye ama benim fikrimi sorarsanız; ikinci film bir nevi serinin son filme (X-men Last Stand) hazırlık niteliğinde olmuş.  Filmin bazı yerlerinde Jean’in küçük değişimlerini görebiliyoruz. X2′de Wolverine‘in geçmişine daha çok değiniliyor.

X2’de Iceman meşrubat soğuturken 🙂
X2‘de Nightcrawler
İkinci filmde çok az rolü olan Colossus

Wolverine vs. Lady Deathstrike (X-Men 2)

Son filmde ise bir yandan Jean’in Phoenix karakterine dönüşmesi ele  alınırken diğer yandan da mutantlığın hastalık olarak görünmesi işleniyor. 3 filmde de aslında ele alınan bazı konular farazi olarak olsa da  etik değerleri sorgulatır niteliğinde. 


Sonuç olarak iyisiyle kötüsüyle X-men evreni bazı pürüzler dışında filmlerde iyi yansıtılmış. Uzun süre sonra izlemiş olmama rağmen pişmanlık duymuyorum. Şimdiye kadar izlememiş olan varsa ya da tekrar benim gibi izleyeyim de hatırlayayım diyorsanız hiç durmayın izleyin pişman olmazsınız diyorum.

Plastik hapiste 2 eski dost satranç oynarken.

Filmlere 10 üzerinden puan verecek olsam; üç filmin ortalaması yaklaşık 7.3 olurdu. Rogue‘u oynayan farklı biri olsaydı  7.5 gönül rahatlığıyla verirdim. X-men evreninde en sevdiğim karakterlerden birini bu şekilde görmek beni üzüyor. (My soft spot)                                              

0 0 oylar
Yazı Puanlaması
Takibe al
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün Yorumları Gör