Öncelikle bilmeyenler için nedir bu Love, Death & Robots: Her bölüm bir birinden farklı konular üzerine kurulmuş mini animasyon dizi serisi diyebilirim. Genelde anlatılan konular insanlığın garip ve olası potansiyeli üzerine yoğunlaşıyor.
Netflix’in NSFW kategorisindeki antolojik kısa animasyon, bilimkurgu dizisi Love, Death & Robots‘un ilk sezonu Mart 2019’da yayınlanmasıyla izleyen büyük bir kesim tarafından büyük beğeniyle karşılanmıştı, 2. sezonu ise 14 Mayıs 2021 itibariyle çıkmış durumda, ben de izledim ve her bir bölümü için tek tek fikrimi belirtmek istiyorum.
İlk sezon yayınlandığında Netflix her bir kullanıcı için bölümleri sırayla değil de karışık şekilde yayınlamıştı, bu sezon için de o geçerli mi bilmiyorum, o yüzden kendi izleme sırama göre yazıcam.
–Otomatik Müşteri Hizmeti
Bölüm daha başlar başlamaz aklımdan geçen tek şey; her şeyin ne kadar da Wall-e‘ye benzediğiydi, nitekim de bölümün tamamı sanki Wall-e’nin bir spin-off bölümü gibiydi. Gerek animasyon tarzıyla gerekse vermek istediği ince mesajı ile Pixar animasyonlarına bir hayli benziyor hali hazırda.
Hikayesi; İnsanların aşırı tembel olduğu uzak bir gelecekte günlük hayatlarını ve işlerini robotlara yıkmış olmalarını konu alıyor, hatta öyle ki insanlar tembellikten ve hareketsizlikten kafaları kocaman kalmış vücutları nispeten daha küçük ve çelimsiz. Hikayenin başrolü kadının robotu psikopatlaşıp saldırmaya kalkınca, kadın müsteri hizmetlerini arıyor ve karşına iki seçenek sunuluyor; robotlar dünyayı o kadar ele geçirmiş ki, ya bir robotla görüşecek ya da bir insanla görüşebilmek için 6 saat 14 dakika beklemesi gerekiyor ve mecburen bir yapay zeka ile görüşmek zorunda kalıyor. Yapay zeka kafayı yemiş psikopat robotu kapatabilmesi için bir takım yöntemler sunuyor fakat hiç biri işe yaramıyor, işler iyice zıvanadan çıkmaya başlayınca; kadının komşusu müdahale etmek istiyor fakat robot onu da etkisiz hale getiriyor, sonunda, kadın eline komşunun silahını alıp robotu vuruyor fakat bu olunca da ülkedeki robotlar tarafından otomatikman yok etme listesine alınıyor, bütün robotlar işlerini güçlerini bırakıp kadının peşine düşüyor, tüm bunlar olurken de yapay zeka müşteri hizmetleri kadına; belli bir ücret karşılığında kırmızı listeden çıkarıp beyaz listeye alabileceğini söylüyor, kadın ve komşusu da arabayla robotlara söverek uzaklaşıyor.
-Buz
Bulundukları buzlu gezegene henüz taşınmış olan iki erkek kardeş, oldukları yerin genetik açıdan modifiye edilmiş sakinleriyle içtikleri garip bir ot ile birlikte balinalara karşı ölümcül bir yarışa katılırlar. Çizim tarzı biraz Gorillaz‘ı anımsatsa da daha önce hiç görmediğim bir tarz olmuş diyebilirim, açıkçası sezonda bulunan en anlamsız bölümdü sanırım. (Belki de ben anlayamadım)
–Nüfus Kontrol Ekibi
Gelecekte insanlık ölümsüzlüğü bulmuş fakat bunun bedeli olarak aşırı nüfus çoğalmasına karşı çocuk doğurmak yasak hale gelmiş, başrol karakterimiz ise bir çocuk avcısı, tespit edilen yerde bulunan bebek ve çocukları katletmekle yükümlü olduğu için yaşadığı bir takım buhranları konu alıyor. Çok rahatsız edici bir konu olmakla birlikte keşke daha uzun bir seriye ait olsaymış dediğim bölümdü kesinlikle, animasyon kalitesi de ayrıca muazzamdı.
–Snow Çölde
Öncelikle, bu sezonda izlediğim en kaliteli animasyon grafiklerine sahipti, ayrıca ufaktan bir star wars havası vermediği değil.
Başrolümüz, Snow adında bir albino ve yaşadığı çöl gezegeninde peşine düşen kelle avcılarıyla olan mücadelesini konu alıyor, tekrarlamak istiyorum; karakter tıpkı bir Han Solo parodisi gibiydi ve yer yer izlediğim şeyin animasyon mu yoksa gerçek kişiler mi olduğunu ayırt etmekte zorlandım, o derece akıcı ve güzeldi, keşke günümüzde yapılan bir çok film bu tarzda olsaydı.
–Yüksek Otlar
Bu seferki bölümde daha çizgiromansı ve yer yer düşük FPS’li bir anlatım tarzı seçmişler, bana biraz Star Wars Clone Wars ve Spider-Man Into the Spiderverse filmini anımsattı ve oldukça kaliteli bir sunuma sahip.
Başrolümüz; gece vakti ıssız tarlaların arasında giden bir trende seyahat etmektedir, camdan baktığında tarlalarda yer yer ışık öbekleri görür ve bir zaman sonra tren arıza yapıp durur. Sigara içmek için trenden iner, makinistin çok uzaklaşma uyarısına rağmen ışıkları incelemeye karar verir, bizde seyirciler olarak deriz ki; gitme işte başına bir şey geleceği belli… Makinist’in herkes binsin anonsunu duyan adam, girdiği uzun otlu tarlanın içinde yolunu bulamaz ve paniğe kapılır. Fakat ışık öbeklerinin sebebi olan şeyler aslında birer yüzü olmayan uzaylı benzeri yaratıklardır ve onları görür, kaçmaya çalışırken treni kaçırır ve tüm yaratıklar adamın üstüne çullanır, fakat durumu fark eden makinist karakterimize yardım için geri döner…
–Sürpriz Noel Baba
Bu bölümde claymation tekniğini kullanmayı tercih etmişler ve ortaya muazzam bir iş çıkmış, fakat oldukça ürkütücü bir bölümdü… Sanırım en sevdiğim bölümdü.
Noel gecesi, Noel baba’yı bekleyen iki kardeş Billy ve Leah; alt kattan tıkırtılar duyunca heyecanlanıp Noel baba’yı görme umuduyla aşağı inerler, fakat gördükleri şey Alien benzeri çirkin bir yaratıktır. Yıllardır Noel Baba sandıkları şey aslında bu yaratığın ta kendisidir. Onları uslu durup durmadıkları konusunda sorgular, ikiside uslu durmuştur ve kusarak onlara birer hediye paketi vererek şömine bacasından çıkıp gider. Sonrasında çocuklar; kendilerini ”ya uslu olmasaydık ne olurdu?” diye sorgularken bulurlar.
–Acil Durum Barınağı
Bir uzay pilotu savaş sırasında Ay benzeri kurak bir gezegene acil iniş yapması gerekir ve oksijen seviyesi kritik düzeyde azdır, hemen bir sığınak bulup içine girer fakat içeride bulunan bakım robotu onu tehdit olarak algılar ve saldırır, mecali kalmayan asker bir köşeye yığılır, kendisinden önce gelen bir askeri de etkisiz hale getirip öldürmüş olan robot, askeri öldü diye bırakıp etrafı incelemeye başlar. Robotun en ufak bir ışık hüzmesine bile tepki verip kedi gibi o bölgeye saldırdığını fark eden asker el feneriyle robotun kendine saldırıp parçalamasını sağlar ve robottan kurtulur.
Gerçekten ilginç bir bölüm daha, ne anlatmak istediğini tam idrak edemesem de güzel bir bilim kurgu demosu olmuş, yer yer hangi kısımları gerçek hangi kısımların CGI olduğunu anlamak gerçekten zordu ama izlerken büyük keyif verdi.
–Sahile Vuran Dev
Bu bölümü nasıl en iyi şekilde anlatabileceğimi inanın bilmiyorum, sanırım en iyisi izlemeniz 😀
Aslında bakarsanız diğer bölümlerde olduğu gibi bu bölümde izleyenden izleyene değişen farklı anlamlar saklı, ama bu bölümde sanki daha derin bir takım işlere değinmek istediğini fark ediyor insan.
Bir gün insanlar sahilde bir dev cesedi bulurlar ve doğal olarak herkesin büyük ilgisini çeker, onu araştırmak yerine insanlar cesedin üstünde eğlenmeye ve grafiti çizmeye başlarlar, zamanla serserilerin ve evsizlerin uğrak mekanı haline dönüşür, belli bir zaman sonra da devin uzuvlarını parçalayarak götürmeye başlarlar. Kasabanın her yerine dağılan devin parçaları ve kemikleri bir çok mekanı süsler, penisi için sirkte ekstra bir çadır bile kurulur fakat devin varlığı zamanla unutulduğu için insanlar onu bir balinaya ait olduğunu düşünür, sahilde kalan kemik parçalar ise gelen geçen tarafından büyük deniz canlıların ait kalıntılar zannedilerek devin varlığı sonsuza kadar unutulur.