Bu yazı aynı zamanda; oynamaya üşenenler ama konuyu da merak edenler için ilk oyunun kısa bir özeti niteliğinde olacaktır.
Altaïr Ibn-La’Ahad, ya da Arapça dilindeki haliyle El-Tahir İbn-i El’Ehad.
Assassin’s Creed’in ilk oyunuyla hayatımıza giren Altair, 11 Ocak 1165‘de Suriye’nin Masyaf Şehrinde, Hristiyan bir anne ve Müslüman bir babadan dünyaya gelmiştir. Annesini doğarken, babasını da henüz 10 yaşındayken Masyaf’ın barış antlaşması için idam edilerek kaybetmiştir. Anadan öksüz babadan yetim kalan Altair, Al-Muallim tarafından sahip çıkılarak büyütülür. Kahramanımız tam olarak suikastçiliğin merkezi konumundaki bu topraklarda yıllarca eğitim alır ve bu zaman içinde de Al-Muallim’e bir baba gibi gönülden bağlanır.
Peki kimdir bu Al-Muallim?
Muallim, günlük hayatımızda da sıkça kullandığımız gibi öğretmen anlamına gelmektedir, aslında karakterin tam adı; Raşidüddin Sinan el-İsmaili‘dir. Masyaf’da suikastçilerin başı ve mentoru olduğu için ona Al-Muallim denmektedir.
Altair, bunca zaman aldığı eğitimler sonucu henüz 24 yaşındayken gelebileceği en yüksek rütbelerden biri olan Master Assassin ünvanına erişir.
Fakat erken yaşlarda böyle bir ünvana sahip olmak Altair’in kibrine yenik düşmesini sağlar. Kendisini diğer suikastçi kardeşlerinden üstün görmesi, dönülemeyecek hatalara sebebiyet vermesini sağlayacaktır.
Günlerden bir gün Altair, yanına aldığı Malik ve Kadar ikilisiyle bir göreve çıkar. Görev ise; Süleyman tapınağında olduğu sanılan bir cennet parçasını bulmaktır, fakat görev yerine vardıklarında tapınakçıların da orada olduğunu görürler, tapınakçılardan ziyade tapınakçı üstadı Robert de Sable‘nin orada olduğunu fark eden Altair, fırsat bu fırsat 1 taşla 2 kuş diyerek, suikastçi kardeşlik yeminini bozarak tapınakçı gruba saldırır.
Kardeşlik yemini: Kılıcını masumların bedeninden uzak tut, hedefini gizlice öldür, asla kardeşlerini tehlikeye atma.
Altair’in düşünmeden yaptığı bu atılım hem kardeşlerini tehlikeye atar, hem de gizlilik ilkesini hiçe sayar niteliktedir, dahası yaptığı bu düşüncesiz hareket; Malik’in ağır yaralanmasına, Kadar’ın da oracıkta ölmesine sebebiyet verir.
Apar topar oradan kaçan Altair, tapınakçı grubun onu masyaf kalesine kadar izlediğini fark etmez, kibirli düşüncelerin sonucunu onca kardeşini boş yere öldürterek ödeyen Altair, plan yaparak bir şekilde onlardan kurtulmayı başarır. Sırada öfkeden deliye dönen Al-Muallim’e hesap verme durumu başlar. Bütün rütbeleri sökülüp bir de üstüne temiz bir sopa yiyen Altair, eğer tekrar Master Assassin olmak istiyorsa Al-muallim’in verdiği 9 görevi de eksiksiz yerine getirmek zorundadır. Al-Muallim’in verdiği görev ise şudur; Eskiden suikastçi olan fakat onlara ihanet edip tapınakçılara katılan 9 kişiyi bulup öldürmek.
Teker teker hedeflerini bulup indirmeye başlayan Altair, bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmeye başlar, derken sonuncu hedefi Robert de Sable’yi indirmeyi başaran Altair, Robert’tan 10. bir tapınakçı olduğunu ve o kişinin de Al-Muallim olduğunu öğrenir. Olanı biteni idrak etmeye çalışmanın şokuyla Masyaf’a dönen Altair, Robert’ın haklı olduğunu fark eder ve Al-Muallim’in eline aldığı cennet elması ile tüm insanları köleleştirdiğini görür. Diğer tapınakçı üstatlar öldüğü için, Al-Muallim artık daha güçlüdür.
Kıyasıya bir mücadele ardından Al-Muallim’i de öldüren Altair, yeniden Master Assassin ünvanına erişir, böylelikle suikastçiler birliğinin başına Al-Muallim’in yerine de geçmiş sayılır.
İlk oyunun ana hikayesi bu yere kadar olan kısmı kapsıyor.
Altair başa geçtikten sonra ise kardeşliğe 30 sene boyunca mentor olarak hizmet edip 92 yaşında da orada ölmüştür, hizmet ettiği bu süre içerisinde bir çok kuralı değiştirmişti; örneğin sevgi gibi kavramları hayatlarından çıkarmak zorunda kalmıyorlar ve bu süre içerisinde Altair evlenip 2 çocuk sahibi bile oluyor, bir diğeri ise hidden blade’i kullanmak için artık yüzük parmağı kesilmek zorunda olunmaması vs. vs.
Son olarak sizlerle Revelations oyununda, Ezio’nun Altair ile Masyaf’da karşılaştığı tüyleri diken diken eden veda sahnesini paylaşmak istiyorum.
