Tatildeyken bir çırpıda 9 bölümü devirdikten sonra eve dönünce, “bir benim eleştirmediğim kalmıştı zaten.” hissiyle ancak ancak yazmaya vakit bulabildim. Son yıllarda fırtına gibi esen Kore yapımlarından günümüzde çok yeni ve en popüleri sayılacak, Netflix’te yayınlandığı günden beri bir sürü memesi, karikatürü veya göndermesi yapılmış, hakkında yüzlerce kritik tartışmaya sebep olmuş Squid Game yani Kalamar Oyunu her ne kadar bazı kısımlarca kötü de eleştirilmiş olsa yoğun bir başarı gösterip herkesin dilinde dolaşan bir diziye dönmüştür.

Kore yapımlarını daha doğrusu uzakdoğu yapımlarını az çok tahmin edersiniz, genellikle konuları aşırı kültürel olmak üzere olup her ne kadar yakışıklı oğlanlar veya güzel kızlar oynatsalar birbirlerine çok benzediklerinden dolayı izleyiciler oyuncuları sürekli karıştırır ve senaryo iyi bir senaryo olsa bile herkesin birbirine benzemesinden dolayı kafa karışıklığı yaratır. Squid Game dizisi bu sıkıntıyı önlemekte bir tık hatta 2-3 tık daha önde diyebilirim çünkü öncelikle dizi hakkında pozitif olarak şunu söylemem gerekir ki; dizide oyunculuk gerçekten çok çok başarılı olup karakterlerin imajlarının çok oturmuşluğu olmuştur. Her ne kadar spoiler vermek istemesem de zaten başrol oyuncusu Seong, gangsterler, histerik Koreli kadın Mi Nyeo, yan kesici Kuzey Koreli kızın yanı sıra burnu piercingli güzel Koreli ablamız olsun, kim olduğu belirsiz yaşlı amcamız veya neredeyse herkesin favorisi olan Ali karakteri gibi karakterlerin oluşundan dolayı oyuncuları birbiriyle karıştırmak neredeyse imkansız olmaktadır.

Yapımdaki benzer konseptte olan Saw filmlerindeki tutsak insanlara bulundukları hücrede oynattırılan oyunları hatırlattırmasıyla beraber dizide çakmalıklar veya yandan yemişliklerden dolayı neredeyse dizinin lisans yemesine sebep olan şeyler de yok değil tabii ki.

Hatta dizinin yapımcısı bile kullandığı kare, üçgen veya daire gibi sembolleri Playstation’dan esinlenerek(araklayarak demek daha doğru olur burada) kullandığını açıklamış olup eğer bariz X sembolü de koysaydı Sony ile biraz lisans sıkıntısı çekebileceği de belli olmuştur. Ha tabii kırmızı tulumların La Casa de Papel tulumlarıyla aynı olmasından İspanyol Profesörün çetesiyle Playstation kombinasyonu bir fermentasyona mı yol açtı diye de düşündürtmüştür. Ancak Squid Game‘deki askerlerin mi desem, görevlilerin mi desem işte hani o tulumlu üçgen daire kare maskelilerin mikrofon/hoparlöre benzeyen maskeleri çok hoşuma gitmiştir ki hatta bunun cosplayi nasıl yapılabilir diye ben düşünürken 3d baskı işleriyle haşır neşir olan ustalar daha şimdiden maske baskı denemelerine başlamışlardır ki Aliexpress’de maske/tulum, peluş veya çeşitli aksesuarlar daha şimdiden mevcuttur. Yani merchandise olarak dizideki imajlar kült olmayı daha dizi çıkar çıkmaz başarmıştır.

Diziyi hiç izlememişler için ben konuyu kısaca anlatmak istiyorum. Kore’de yani Seoul’da genellikle hayatı sönmüş ve paraya çok ihtiyacı olan, dünyalarca borcu olan insanlara genellikle metro istasyonlarında pazarlamacı kılıklı bir adam bir nevi 90’lardan hatırlayacağınız taso nitelikli bir oyun oynamayı teklif edip kazananlara 1 haftalığına karın doyuracak bir para ile beraber bir davet kartı vermektedir ki zaten kare üçgen daireli bu kartvizit niteliğindeki kart bile bir sürü memeye sebep vermiş olup karttaki numarayı arayanlar bir anda kendilerini hapishaneye veya askeri kışlaya benzeyen bir yerde bulurlar ve herkesin bir numarası vardır. %99.9’u Güney Kore vatandaşı olan bu numaralı mahkumlar kendilerini bir anda Kuzey Kore’de bir kamptaymış gibi bulurlar. Baş kahramanımız kendisi gibi tutsak şekilde olan bazı kişileri çocukluğundan veya yakın bir geçmişten tanımaktadır.

Buraya gayet kendilerine sunulan daveti para kazanmak için kabul edip ancak başlarına nasıl bir şey geleceğini bilmeyen insanlar bir takım oyunlara katılacaktır ve kırmızı tulumlu abiler bir nevi güvenlik görevlisi gibi bir pozisyonda huzursuzluk çıkartanlara engel olacak, gerekirse öldürücek ve başkanları olan siyah origami maskeli efendileri de oyunların sunucusu olacaktır. Dizide çoğu şeyi aslında baştan tahmin edebilmenizle beraber arada sağdan gösterip soldan vurma gibi durumlar da olmaktadır. Diziyi bir çırpıda izleyip bitirebileceğinizi düşünüyorum.

Spoilera geçelim.

80’li veya 90’lı nesiller dizideki oyunları gördüğünde çocuklukları muhakkak gözlerinin önünden geçmiştir ve zaten bizim çocukken çok oynadığımız “Ebeturabirikiüç” oyunundan dolayı dizideki ilk oyun olan Green light-Red light oyunu bana göre oyunlar içindeki en nostalji olanı, aynı zamanda en yaratıcı ve saykosu gelmiştir. Robot kızın kafasının dönmesi ve tatlı tatlı konuşmasıyla, kafasını insanlara çevirdiğinde donuk kalamayanları sensörlerle tespit edip tarayışı gerçekten de çok psikopattı. Açıkçası öyle bir oyunu kazanabilecek daha doğrusu öyle psikopat bir sınavdan kurtulabilecek olsaydım, ilk oyun sonrası yapılan oylamada oyundan çıkmayı kabul ederdim ve zaten oy birliğiyle herkesin oyunu terk etmesi ancak kendi isteğiyle geri dönebileceği söylense de bile şahsen ben bir daha da oraya öldürseler dönmezdim sonuçta sürüden kapanı kurt kapsa da ayrılmayanı mezbahada keserler o yüzden dışarda ecelimle öleyim bari derdim yani. Açıkçası hemen de tahmin etmişsinizdir çoğu kişinin oyuna geri dönme olayını da e yani yoksa dizi biterdi değil mi?

Çocukken oynarken kolay gelen ancak büyüdükçe ve unuttukça bir yetişkin için belki çile gibi gelen(toplama kampı gibi ortamdaki psikoloji dahilinde) kurabiye şekli çıkartma, misket oyunu, halat çekme gibi oyunları da ufakken az da olsa oynamış olsam da herhalde bana daha doğrusu birçok millete yabancı gelmiş olan oyun dizinin adı olan kalamar oyunu olmuştur ve tabii hepimiz bu oyunun final oyun olup da kahramanımızın finale kalacağını da çok güzel tahmin etmiştir. Malum oyunların en hüzünlüsü ve çok sevilen karakterlerin(Özellikle Ali) ölümüne sebep olan oyun ise misket oyunu olmuştur ki misket oyunu 2000’ler öncesinde çocuk olmuş her çocuk için nostalji sayılır. Yaşlı amcamızın her şeyin arkasında olmasının bir ipucusu 01 numara olmasıyla beraber ikinci ipucu zaten bilye oyununda adamın anlık bunayıp da derin nostalji olmasıyla verilmektedir Açıkçası dizinin Türkçe versiyonu yapılsa tavla benzeri Mangala oyunu yanı sıra yöresel sapık “Hokka” oyunu veya da Osmanlı zamanındaki sapıklık ötesi olan “Ecdat Çemberi” oyunları da oynanır mıydı gerçekten de merak ettim.

Vipler

Dizide biraz Eyes Wide Shut etkisi de olup “Vip” diye geçen maskeli zenginlerin dünyaca zengin yaşlı iş adamları oldukları da anlaşılmış olunca dizideki yarışmacı olan 1 numaralı yaşlı amcamızın onlarla bir bağlantısı olduğu da biraz belli olmuştur. Bu oyunu deşifre etmeye çalışan dedektif polisin kayıp kardeşinin de kim olduğu direkt origami maskeliyle karşı karşıya gelince daha hiç diyalog kurmadan da anında anlaşılabilmiştir. Dizi; Vip karakterlerinin bahisleriyle her ne kadar dizide çocuk oyunları oynatılıp adam öldürülen fantastik bir konsept gibi görünse, Nazi zamanlarındaki toplama kamplarındaki esirlere de aynı tarzda oyunlar oynattırılıp, o toplama kampının başındakinin yönetimindeki sadist Nazi subaylarının onların üstünden bahis tutmalarının da gayet olası olduğu düşünülür. Ayrıca bir dikkat edilmesi gereken noktalardan biri ise; Nazi kamplarına insanlar evlerinden çıkartılarak zorla götürülüp esir edilirken, dizide bu ölüm kampı gibi ortama insanlar kendi istekleriyle gelip hatta o ortamdan ayrılmalarına rağmen kendi hayatlarının bitikliğinden sırf para için tekrardan o ortama geri dönmeleri olmaktadır. Yani ha demokrasi ha diktatörlük fark etmemektedir, tek değişmeyen şey paradır. Belki de gerçekten de felsefede tek değişmeyen şey olan değişime bir ek olarak “para” da eklenebilir.


İlk sezon çok tuttu tabii, final bölümünde ikinci sezon geliyor mesajını bağırarak vermişler hatta 2.sezonun biraz daha farklı olacağını da açıklamışlar. Bariz tavşanın aman yani kalamarın suyunun suyu çıkabileceği şimdiden net görünmektedir.

Uykusuz mizah dergisinin kapağı
1984 İstanbul doğumlu olup, 2005 yılında İtalyan Lisesi'ni bitirdim. 2010'da Milano Naba Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım ve Art Direktörlüğü bölümünden mezun oldum. 2012 yılında Facebook'ta, genellikle oyunlarla ilgili olmak üzere olan Game Man sayfasını sürekli kullandığım Tantrum lakabıyla kurup büyüttükten sonra 2019 yılında geniş kapsamlı web portalını açmaya karar verdim. Bunun yanı sıra çizim ve animasyon yapmayı, genellikle bilinmeyen filmler hakkında araştırmalar yapıp, retro oyunları oynamayı, limitli üretimli aksiyon figür toplamayı çok seviyorum.
0 0 oylar
Yazı Puanlaması
Takibe al
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
Bütün Yorumları Gör